EMDR Terapisi ve Kökenleri
- Tuba Fidan
- 23 Mar
- 1 dakikada okunur
Travmatik deneyimler, beynimizde orijinal görüntüler, sesler, düşünceler ve duygularla birlikte "kilitlenmiş" halde kalabilir. Bu anılar işlenmediği için, tetikleyici bir olayla kolayca yeniden canlanabilir ve kişide korku, çaresizlik gibi yoğun duygulara yol açabilir. Bu duygular genellikle çözümlenmemiş travmaya bağlıdır.
Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme (EMDR) terapisi, beynin bu deneyimleri açığa çıkarıp işlemesine yardımcı olmak için geliştirilmiştir. 1987 yılının baharında, EMDR terapisinin kurucusu Francine Shapiro, parkta yürüyüş yaparken dikkat çekici bir keşifte bulundu. Rahatsız edici düşüncelerini düşündüğünde, gözlerinin kendiliğinden sağa ve sola hızlı bir şekilde hareket ettiğini fark etti. Şaşırtıcı bir şekilde, bu göz hareketlerinin duygusal sıkıntısını azalttığını hissetti. Bu etkiyi merak eden Shapiro, bu tekniği çevresindeki diğer insanlarda denemeye başladı. İlk çalışmasını 70 kişiyle gerçekleştiren Shapiro, bu kişilerin rahatsız edici anılarıyla ilgili duygusal sıkıntılarının göz hareketleriyle yönlendirilerek belirgin şekilde azaldığını gözlemledi. Bu tekniğe başlangıçta Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma (EMD) adını verdi. Daha sonra teknik geliştirilerek günümüzde bilinen EMDR Terapisi haline geldi.
Bugün EMDR, travma ve diğer duygusal zorluklar için etkili bir tedavi yöntemi olarak kabul edilmekte ve bireylerin çözülmemiş anıları işlemesine ve bu anıların günlük yaşam üzerindeki etkisini azaltmasına yardımcı olmaktadır.
.
Comentarios