top of page

Bizi Ben'e Tercih Etmek: Beyin, Tartışma ve Sevginin Emeği

Bir tartışma sırasında, olayların sıcaklığıyla insanlar içgüdüsel olarak bencil

davranmaya yatkındır. Bu bir karakter kusuru değil, beynimizin yapısından

kaynaklanan doğal bir tepki—kendini koruma içgüdüsü. Beyin taramaları

göstermektedir ki, yüksek stres anlarında amigdala, prefrontal korteks devreye girip

davranışları düzenleyemeden önce harekete geçer. Amigdalanın vazifesi tehditleri

algılamak ve hayatta kalma tepkilerini tetiklemektir. Prefrontal korteksin vazifesi ise

mantıklı ve rasyonel düşünmeyi sağlamaktır. Sonuç olarak, birçok kişi yüksek stres

anlarında bencil kararlar alırlar. Peki, bu durumda insanları kendilerini seçtikleri için

suçlayamayız değil mi? Değil. Çünkü artık 15 yaşında değiliz. Eğer buraya kadar bu

yazıyı okuduysanız, büyük ihtimalle olgunlaşmış prefrontal korteksinize hakkını

verebilecek yaştasınız. Güzel haber şu ki, bu beceriler çoğumuz için doğuştan gelmez;

hayat boyunca öğrenilir ve geliştirilebilir. İşte burada, bu becerileri güçlendirmek için

birlikte beyin fırtınası yaparak çözümler üzerinde çalışacağız!


Öncelikli odak noktanız kendiniz olmalı. Bu kulağa kolay gelebilir, çünkü insanlar

doğası gereği kendini ön planda tutmaya meyillidir. Ancak işin ironik tarafı şu ki,

sorumluluk almamız gerektiğinde bu bencilliği kendimize yöneltmeyiz. Hatalarımızla

doğrudan yüzleşmek yerine dolaylı yollar seçeriz—tıpkı birinin kulağına en yakın eliyle

dokunmak yerine, ters eli başının arkasından dolandırarak ulaşmaya çalışması gibi. Bu

metafor, partnerimizin hatalarını, kusurlarını, tutulmayan sözlerini ve bize verdikleri ya

da vermedikleri tepkilerin bizde nasıl izler bıraktığını detaylıca inceleyip sorgulamamızı,

ancak kendi hislerimize, duygularımızın ardındaki işleyişe ve bizi tekrar tekrar aynı

döngülere sokan davranış kalıplarımıza odaklanmamamızı anlatıyor.


Bakış açınızı değiştirebilmek için partnerinizin doğru yaptığı şeylere dikkat edin. Sonsuz

olasılıklar arasından neden onu seçtiğinizi kendinize hatırlatın. O sizin rakibiniz değil,

sizin takım arkadaşınız. Tabii ki bunu bir tartışmanın ortasında kendinize

hatırlatamazsınız; bu insani ve doğaldır. Ancak, tartışmalar dışında zihninizi

hazırlayabilir ve tepkilerinizi şekillendirebilirsiniz. Partnerinizin sizi mutlu eden küçük

davranışlarını düşünerek bu alışkanlığı geliştirin. Kendinize sık sık "Biz bir takımız"

diye tekrar edin. Geçmiş tartışmalarınızı gözden geçirip daha yapıcı yanıtlar üretmeye

çalışın—yalnızca sözcüklerinizi değil, ses tonunuzu ve beden dilinizi de çalışın.

Partnerinize nasıl bakmak isterdiniz? Sıktığınız dişlerinizle mi, yoksa yumuşak bir

gülüşünüzle mi? Öfkeden hızla atan kalbinizin sizi susturmasını mı yoksa kollarınızı

açarak “tartışmayı” karşılamayı mı tercih ederdiniz? Tekrar ber terkar deneyin.


Bu, sırf tartışmalardan kaçınmak için her şeye katlanmanız gerektiği anlamına gelmez.

Aksi takdirde, zamanla kendinizi, özsaygınızı ve ilişkinize olan güveninizi kaybedersiniz.

Bunun yerine, her şeyi açıkça ortaya koyun—hangi konularda hemfikir olduğunuzu ve

hangi konularda anlaşamadığınızı belirleyin. Partnerinizden de aynısını yapmasını

isteyin. Birbirinizi hislerini doğrulayan, kapsayıcı ve yapıcı geri bildirimlerde bulunun.

Duygu ve düşüncelerinizi ifade edin; ancak bunu, partnerinizin size yaptığı yada

yapmadığı şeyler üzerinden değil, sizin ne hissettiğiniz ve düşündüğünüz üzerinden

yapın.


Bu serinin devamını www.sophiamamedova.com da bulabilirsiniz.

Sophia Şeyma Mamedova | Davranış Analistçi

Comments


© 2025 by TTP

bottom of page